KOLLEKTİF ORTAKLIĞIN ANONİM ORTAKLIĞA TÜR DEĞİŞTİRMESİ VE TİCARET UNVANININ KORUNMASI
Yargıtay’ın bir kararına konu olayda, bir ortaklık dava açarak, ticaret unvanının 1993 yılında ticaret siciline tescil ve ilan edildiğini, davalı anonim ortaklığınsa aynı ticaret unvanını 2013 yılında tescil ettirdiğini, bu durumun ticaret hayatında karışıklık yaratacağını, yasal düzenlemelerin de buna izin vermediğini, davalı anonim ortaklığın bu şekilde unvan kullanımının kendi ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabet olduğunu belirtmiş, davalının tecavüzünün menini ve unvanının değiştirilmesini talep etmiştir.
Dikkat edilirse bu davada davacı ortaklık TTK 50 vd. kurallarına göre, ticaret unvanının korunmasını talep etmektedir. TTK 50’ye göre, usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine aittir. Bu düzenleme TTK 45 ile birlikte yorumlandığında, şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır: Seçilen ticaret unvanı ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilirse, bu tescil ve ilan, adına ticaret unvanı tescil ve ilan edilen kişiye Türkiye çapında söz konusu ticaret unvanını kullanma tekeli sağlar. Yani adına ticaret unvanı tescil edilen tacir, söz konusu ticaret unvanını Türkiye çapında münhasıran kullanma hakkını kazanır (Bk. Arslanlı, Halil: Kara Ticaret Hukuku Dersleri, Umumi Hükümler, 3. Baskı, İstanbul 1960, s. 90; Şener, Oruç Hami: Ticari İşletme Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2016, s. 541-542).
Ayrıca kanun koyucu TTK 52’de tescil edilmiş ticaret unvanının korunması bakımından da özel bir düzenleme getirmiştir. TTK 52’deki kural, tescilli ticaret unvanı sahibine, geniş bir koruma sağlamak amacıyla hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemenin uygulanması için, tescilli ticaret unvanının bir başkası tarafından ticari dürüstlüğe aykırı bir şekilde kullanılması zorunludur. Dolayısıyla ticaret ve sanayideki dürüst uygulamalara aykırı kullanım, TTK 52’de düzenlenen taleplerle karşılaşır. Ticaret ve sanayideki dürüst uygulamalara aykırı kullanım, özellikle bizim olaydaki davacının iddiasında olduğu gibi, daha önce tescil edilen ticaret unvanının sağladığı tanınmışlıktan yararlanmak için, davalı tacir tarafından orta düzeydeki kişilerin kolaylıkla ayırt edemeyeceği benzer ticaret unvanı seçilmesi halinde karşımıza çıkar. Ancak davalının ticaret unvanını, davacının ticaret unvanından daha önce tescil ettirdiğini iddia etmesi ve kanıtlaması durumunda, TTK 52’ye göre açılan davaların kabul edilebilmesi olanaklı değildir.
Nitekim benim burada incelediğim olayda da böyle bir durumla karşılaşılmıştır. Gerçekten de davalı burada tür değiştirmiş, daha önceden kollektif ortaklık olarak faaliyet gösterirken, TTK 181’e uygun olarak anonim ortaklığa dönüşmüştür. Olaydaki ticaret unvanını da (özellikle ekler bakımından) davalı ilk kez kollektif ortaklıkken 1985 yılında tescil ettirmiştir. Uzun yıllar kollektif ortaklık olarak faaliyet gösterdikten sonra, davalı, 2013 yılında tür değişikliğine gitmiş ve kollektif ortaklık anonim ortaklığa dönüştürülmüştür. Oysa davacının ticaret unvanı kendi iddiasına göre 1993 yılında tescil edilmiştir. Burada tür değiştirmeye ilişkin TTK 180/I’deki düzenlemeyi tekrar hatırlamak gerekir. Bu kurala göre, “yeni türe dönüştürülen ortaklık eskisinin devamıdır.” Yani tür değiştiren ortaklığın, eski tür döneminde sahip olduğu, hakları, alacakları, borç ve yükümlülükleri yeni tür döneminde de aynen devam eder. Dolayısıyla burada davacının mı yoksa davalının mı ticaret unvanını daha önce tescil ettirdiğinin belirlenmesi bakımından, TTK 180’deki bu esas çerçevesinde yorum yapılacaktır. Bunun sonucu olarak 1985 yılında ilk kez kollektif ortaklıkken ticaret unvanını tescil ettiren davalının, daha önce ticaret unvanını tescil ettirdiği kabul edilmelidir. Bunun sonucu olarak davalının tescili öncelik ilkesi gereğince korunacağı için, davacının TTK 52’ye göre açmış olduğu davanın temel dayanağı ortadan kalkmaktadır.
Nitekim bu olaya ilişkin olarak ilk derece mahkemesi benzer gerekçelerle aynı sonuca ulaşmış ve verilen bu karar Yargıtay tarafından da onaylanmıştır. Bu karar (11.HD, 31.05.2017, E. 2016/670, K. 2017/3235) şöyledir:
“…Davacı vekili, müvekkili şirketin ticaret unvanının sicile 1993 yılında tescil edildiğini, davalının kötüniyetli olarak aynı ticaret unvanını 2013 yılında tescil ettirdiğini, bu durumun ticari hayatta karışıklık yaratacağını ve kabul edilemeyeceğini, nitekim yasal düzenlemelerin de buna cevaz vermediğini, davalının unvan kullanımının müvekkilinin ticaret unvanına tecavüz yarattığı gibi haksız rekabete de neden olduğunu ileri sürerek davacı müvekkilinin unvanına vaki tecavüzünün men’ini ve davalının unvanındaki ibaresinin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin kuruluşunun davacı şirketten önceye dayandığını, 01.01.1980 yılında ortaklarının soyadı olan ismiyle bir kollektif şirket olarak kurulup, bu kuruluşun 21.03.1980 tarihinde ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, (kollektif) olan şirketin nev’ini 2013 yılında anonim şirkete dönüştürdüğünü ve … unvanına haiz olduğunu, 1980 yılından beri kurucu ve hali hazırdaki pay sahiplerinin soyadı olan ismini kullanarak gıda sanayi ve ticari alanında faaliyet gösterdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; tarafların her ikisinin de ticaret unvanlarında ek niteliğinde ibarelerinin yer aldığı, davacı şirketin unvan tescilinin 1993 yılı olduğu, davalı şirketin 2013 yılındaki nevi değişikliğinden daha önceki bir tarihte gerçekleşen ve davalı şirketin tüzel kişilik kazandığı 1985 yılından itibaren ticaret unvanın da ibaresine yer verdiği, nev’i değişikliğine gidilmesi durumunda TTK. madde 180/1 uyarınca yeni türe dönüştürülen şirketin eskisinin devamı olduğu, bu durumda unvanındaki öncelik hakkının davalıya ait olduğu, davacı şirketin tescil önceliğinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir…”(Bu karar için bk. KAZANCI).
Ayrıca belirtmeliyim ki, bu karar aleyhine davacı tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur. Bu karar düzeltme istemi de Yargıtay tarafından reddedilmiştir. Bu karar da yayınlanmıştır. Bu kararın numaraları ve yayınlandığı yer şöyledir:11.HD, 23.5.2019, E. 2017/4558, K. 2019/4108 (EMSAL YARGITAY).
Bu kararlar vesilesiyle ulaştığım sonuçları kısaca şöyle özetleyebilirim:
1.TTK 181’de belirtildiği gibi, bir kollektif ortaklık, sermaye ortaklığı niteliğindeki bir anonim ortaklığa tür değiştirebilir. Bu dönüşmeden ortaklığın kollektif ortaklık döneminde sahip olduğu haklar, alacaklar, borçlar ve yükümlülükler hiçbir şekilde etkilenmez.
2. Tescilli ticaret unvanı, sahibine, Türkiye çapında geçerli bir tekel hakkı sağlar. Bu hak ihlal edilirse, yani tescilli ticaret unvanı bir başkası tarafından ticari dürüstlüğe aykırı şekilde kullanılırsa, ilk tescil edilen unvan sahibi, TTK 52’de öngörülen korumadan yararlanır. Buna karşılık diğer tarafın ticaret unvanının daha önce tescil edildiği ortaya çıkarsa, bu durumda daha önce tescil edilen unvan sahibi TTK 52’den yararlanır. Ona karşı TTK 52’ye dayalı olarak açılan davalar da kabul edilemez.
3. Bir ticaret ortaklığı, örneğin bir kollektif ortaklık, tür değiştirerek bir anonim ortaklığa dönüşürse, ticaret unvanının tescilinde öncelik ilkesi bakımından kollektif ortaklık zamanındaki ilk tescil esas alınır. Yoksa tür değiştirmeyle ortaklığın haklarında herhangi bir değişiklik olmaz. Bu sonuç TTK 180/I’den ortaya çıkmaktadır. Bu düzenlemeye göre, yeni türe dönüştürülen ortaklık eskisinin devamıdır.
Write a comment